Fuad Köprülü, Atatürk, Ermeni Sorunu ve Zavallılaştırılan Türkiye
1928 yılında Atatürk, harf devrimini kafaya koyduğu zaman, büyük edebiyat uzmanımız, Türkiyatçı (ve Türkiye’nin o yıllardaki en büyük uluslararası bilimsel adı) Prof. Fuad Köprülü’ye yeni harfleri tanımlayacak ve ülkeye öğretecek komisyonun başkanlığını teklif etmişti. Köprülü, yapılacak devrimin faydadan çok zarar getireceği düşüncesinde olduğundan bunu Atatürk’e açık açık söyleyerek kendisine önerilen başkanlığı reddetti.Atatürk, 1930’lu yılların başında meşhur tarih tezini ortaya atmıştı. Bu teze göre, medeniyet Orta Asya’da vücut bulmuş, oradan tüm dünyaya Türkler vasıtasıyla yayılmıştı. Türkiye’de sadece iki kişi Atatürk’e bu tezin zırva olduğunu söyledi: Biri İmparatorluk Rusya’sında ciddi bir bilimsel eğitim almış olan büyük tarihçi, Başkurt kökenli Zeki Velîdi Togan, diğeri de Fuad Köprülü.
Gelgelelim Atatürk, ikide bir kendisine kafa tutan Köprülü’ye 1935’te mebus olmasını önerdi. Köprülü önce istemedi, bilimi terketmeye niyeti olmadığını söyledi. Atatürk ise ona «Fuad, günün birinde sana o mevkide ihtiyaç olacak, gel şu vekilliği kabul et» diye ısrar etti. Sonunda Köprülü çok sevdiği Atatürk’ü kıramadı ve vekil oldu. 1938’de Atatürk öldü ve Fuad Köprülü, herkesin tersinden anladığı o meşhur ve meş’um «oh be kurtulduk» lafını etti. Herkes onu Atatürk düşmanı («onbir Teşrinci») diye damgalamaya kalktı, ama Köprülü, Atatürk’ün yarattığı o muhteşem devletin Osmanlı’dan tevârüs ettiği toplumuyla beraber ayakta durmayı öğrenmesinin, ancak ona bakan dadının uzaklaşmasıyla mümkün olabileceği fikrindeydi. Köprülü hem yaratılan eserin ihtişamının, hem de o eserin artık kendi ayakları üzerinde durması gereğinin farkındaydı.
1946’da Köprülü mecliste artık tek parti yönetiminden kurtulmamız gerektiğini düşünüp, bunun gereğini yapacak adımları atarken, Gürcü Stalin pat diye Kars ve Ardahan’ı Gürcistan’a katmak (aslında Sovyetler’e kazandırmak) niyetini izhar ediverdi. O zaman Köprülü anladı ki, kendisine Atatürk’ün daha 1935’te öngördüğü görevi ifâ zamanı gelmiştir. Stalin’in emriyle uydurma tarihi makaleler yazan Gürcü akademisyenlere hem milletvekili, hem bilim adamı olarak öyle bir cevap verdi ki, Stalin hırsından kudurarak Köprülü’nün Sovyet Bilimler Akademisi’nden atılmasını emretti. Dünya muhtelif nedenlerle bizden yana çıktı ve Kars ve Ardahan gene el değiştirmekten kurtuldu. Ama Stalin’in akademideki adamları, Köprülü’nün açtığı bilimsel yaraları asla kapatamadılar ve Gürcistan’ın Kars ve Ardahan arzusu bir daha bilime dayandırılmaya kalkışılmadı. Bu bilimin zaferiydi. Köprülü, siyasetçi olarak ülkesine demokrasiyi getirmek için Demokrat Parti‘yi kurdu, onun dışişleri bakanı oldu.
Ama 1956’da gördü ki, o Demokrat Parti gerici bir diktaya doğru koşmaktadır. Arkadaşlarını ikaz etmeyi denedi; olmadı. O da istifayı basıp bilimine döndü. Hatta bir sonraki seçimlerde hiçbir siyasi ihtirası olmadan CHP lehine nutuklar atıp, halka kendi kurduğu partiye oy vermemesini tavsiye etti.
Kıssadan hisse: Ermeni sorununu çözmek mi istiyoruz? Önce saygın Köprülüler yetiştirip onları ülkemizde el üstünde tutmalıyız ki sesimiz duyulsun. Kendisi de bir üniversite öğretim üyesi olan ve Köprülü’nün siyasetteki makamında oturan Bay Sıfır Problem neredeyse ülkemizi sıfır dostu olan bir hale soktu. Kendisinin bilimsel değeri nedir tartamam, ama, Sayın Cumhurbaşkanımızın Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na geçenlerde yeni atadığı isimleri, hele birini, görünce gülmekten koltuğumdan düşecektim. Böyle bir kadronun bizim bilimsel temsilcimiz olduğunu bir düşünün. Herhalde bilim dünyası da benim kahkahalarıma iştirak edecektir. Stalin de bizimkiler gibi akademisine hükmetti ve … yalnız kendi milletince değil, tüm insanlıkça lânetlendi, bilim dünyasını kendine güldürdü! Bilim devi Köprülü siyasetinde de bilime ve o yüce bilimci şahsiyetine dayandı ve ülkesini yüceltti. Ders almaya değmez mi?
Herşey için, siyaset için, refah için, emniyet için, önce Köprülüler gerekir milletimize ve onları gördü mü tanıyabilecek düzeyde devlet adamları ve siyasetçiler. AKP ekibinin bilimdeki uygulamaları (tabii seçtikleri Cumhurbaşkanınkilerle beraber) bilimsel tezlerimizin ciddiyetini değil, artık olsa olsa ciddiyetsizliğini anlatabilir dünyaya.
Vah ülkeme, vah Köprülü’nün o aziz hâtırasına.
Yazan: Celal Şengör
Fuad Köprulu bey eğer bir yerlerden duyuyorsa (ruhu şad olsun.) şu anda bu yazıyı Harf Devrimi sayesinde okumaktayım. 10 yıl 20 yıl için zarar olabilir ama 100 yıl içerisinde faydasını görmekteyiz
YanıtlaSil