Bayramınız kutlu olsun sevgili okuyucularım. Çok şükür bir bayrama daha hayırlısıyla kavuştuk. Allah alemi İslam'a ve hepimize hayırlı bir bayram geçirmek nasip etsin.
Bayramın en güzel tarafı sevdiklerimizle bir araya gelmek olsa gerek... Çoğu zaman görüşmeyi ihmal ettiğimiz büyüklerimizle, arkadaş ve dostlarımızla birlikte olmanın manevi hazzı ne güzeldir. Tatilde değilsek bayram yemeğinde aile büyüklerimizle, ailemizle olmak, ellerini öperek dualarını almak ne büyük mutluluktur.
Ben böyle çok güzel bayramlar yaşadım. Özellikle çocukluğumun bayramlarını unutamam. Bayram sabahları erkekler camiye gider, hanımlar ve çocuklar ise bayramlıklarını giyinerek onları beklerdi. Bayram namazını kılanlar camiden çıkar, önce kabristan ziyareti yapar sonra eve gelirlerdi. Ev halkı bahçede kapıya yakın taşlıkta büyükten küçüğe sıralanır, büyüklerin elleri öpülerek bayramlaşılırdı. Kimse bu merasimi kaçırmak istemezdi, çünkü sonradan tek tek el öpmek yani bayramlaşmak zor olurdu. Aile fertlerine Bayram harçlıkları verilirdi. Herkesin evinde yenen bayram yemeği bizde kahvaltı şeklinde olur, bayram yemeği öğlen yenirdi.
Şüphesiz bayram hazırlıkları önceden başlardı. Anadolu'nun her ilinde olduğu gibi yemekler hazırlanır; misafire ikram edilecek kahve ve şekerler önceden alınırdı. Baklavalar, su börekleri, Konya'nın ünlü patlıcanlı bütümeti mutlaka hazırlanırdı. Konya'nın "gara yimek dakımı" da hazırlanabilirdi. Yemeğe yakın ziyarete gelenler mutlaka yemeğe alınırdı. Diğer misafirlere kahve, şeker, şerbet, kurabiye gibi ikramlar yapılırdı. Mahallenin çocukları "Bayramınız kutlu olsun" diye el öpmeye gelir, torbalarına para, şeker depo eder, o zamanların en ünlü eğlencesi cambazları seyretmeye koşarlardı. Cambazlar o zaman şimdiki 19 Mayıs okulunun bulunduğu Küllükbaşı meydanında gösterilerini sunarlardı.
Mahallenin yaşlı ve saygın kişileri baş tutar, bitişik komşusundan başlayarak bayram ziyaretini başlatırdı. Sonra o komşusunu da alır, sıra ile bütün kapıları çalarak ve o evin büyüğünü de alarak bütün mahalleyi dolaşarak bayram ziyaretini tamamlarlardı. Yarıya geldiğinde artık yirmi otuz kişi olur, evlere girmeden, kapıda bayramlaşılır ve kafileye eklenen bütün mahalleli ilk gün birbiriyle bayramlaşmış olurdu. Sonra akraba ve eş dost ziyaretleri başlardı.
Bayram bittikten sonra kadınların bayramı başlardı. Kadınların bayram ziyareti kırk gün sürerdi. O zamanlar haberli gidilmezdi, çünkü 1950'li yıllarda telefon yaygın değildi... Gider kapıyı çalardınız, evde iseler girerdiniz, yoksa başka bir zaman tekrar giderdiniz.
Bayram şekerlerine gelince o zamanlar lokum, akide, badem ve Konya'nın peynir şekerleri ve çikolata revaçta idi. Öyle ki, Anadolu'nun her tarafındaki bu şeker ikramından ötürü Ramazan Bayramı'nın adı Şeker Bayramı olup çıkmıştı.
Sevgili okuyucularım, gönlünüze göre bir bayram geçirmenizi diliyorum.
Nevin Halıcı-Zaman 19 Ağustos 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder