Farz edin ki PYD Suriye’nin BDP’si değil
Radikal Gazetesi’nin özgün
ve başarılı köşe yazarı Fehim Taştekin dün son derece ilginç
bir söyleşi yayınladı. “Kürt çağrısı! Farz edin ki PYD Suriye’nin
BDP’si” adı altında yayınlanan söyleşi, PKK’nın Suriye’deki izdüşümü
olarak anılan PYD’nin dış ilişkiler temsilcisi Şerwan İbrahim
ile yapılmıştı. Okumayanlarınız için aktarmakta fayda görüyorum zira Taştekin‘in
de ifade ettiği gibi Suriyeli Kürtlerle kurulacak sağlıklı diyalog Türkiye’de
Kürt sorununun çözümünde de kritik bir anahtara dönüşebilir.
Özetle Şerwan İbrahim; partisinin PKK ile organik
bağları ve Esad ile yakın işbirliği içerisinde olduğuna dair
iddiaları net bir şekilde reddederek Suriyeli Kürtlerin rejimin yıkılmasını
istediklerini vurgularken “tıpkı BDP gibi” Suriye
parlamentosunda yer almak istediklerini dillendirdi. Suriye’de Kürtlerin
dağılmış olduklarından Irak’taki kuzenleri gibi federal özerk yapı
kuramayacaklarını, bunun yerine yerel idarelerin güçlendirilmesini, kendi
idarecilerini seçmeyi, dil ve kültürlerin tanınmasını talep ettiklerini
sözlerine ekledi. Yani BDP Türkiye’deki Kürtler için ne istiyorsa, PYD de
Suriyeli Kürtler için aynı şeyleri istiyor.Kamışlı’nın Türkiye’ye karşı “tehlike merkezi” oluşturmayacağının altını çizen İbrahim Türkiye ile masaya oturmaya hazır olduklarını, özetle PYD’nin Türkiye ile diyalog kurmak istediğini Taştekin aracılığıyla duyurdu.
PEKİ TÜRKİYE NE YAPMALI?
PYD’nin PKK ile ilişkisi olmadığına inanmak için gerçekten ya saf ya da cahil olmak gerekir. PKK’nin Suriyeli Kürtler arasında en organize güç olması normal çünkü baba Esad yıllarca PKK’yı kolladı. Ve geçtiğimiz yıldan beri oğul Esad Türkiye’ye karşı taktik bir hamle olarak PKK/PYD’ye yeniden örgütlenmesi için imkân tanıdı. Suriyeli Kürtlerin sınır bölgesinde ele geçirdikleri kasabalarda Öcalan posterleri asmaları tesadüf değil. PKK’nın Türkiye’deki savaşı tırmandırmışken PYD’ye “iyi gözle” bakmaması anlaşılır bir durum. Ama sürdürülebilir ve doğru bir tutumu mu?
Suriyeli Kürtlerin Türkiye’ye tehdit oluşturamayacağı net, çünkü fiziksel koşullar buna müsait değil. Irak ve İran’ın aksine Kürtlerin bulundukları coğrafya gerilla savaşına müsait değil. Arazi dümdüz. Dolayısıyla bırakın Türkleri, Suriye’de çoğunluğu oluşturan ve özerklik taleplerine hiç de sıcak bakmayan Araplara karşı kendilerini askeri anlamda savunmaları pek mümkün görünmüyor. Ekonomik ve siyasi geleceğini en azından şimdilik Türkiye’ye bağlamış gözüken Barzani PKK/PYD öncülüğünde bir oluşuma karşı savaş açmaz ama Türkiye’yi düşman etme pahasına Kürtler arası dayanışma adına arkasında ise hiç durmaz.
SURİYELİ KÜRTLERİN KANSIZ ELLERİ
Ne var ki Suriyeli Kürtler an itibarıyla Esad‘a karşı net bir şekilde cephe almadıkları gibi silahlı muhalefete de dokunmadılar. Evet Esad, güçlerini kendiliğinden Kürt bölgelerinden çektiği için kan akmadı ama sonuçta Suriyeli Kürtler Türkiye, İran ve Irak’taki Kürtlerin aksine kazanımlarını “sivil yollarla” pekiştirmiş bulunuyorlar. Sicilleri “temiz” ve Türkiye ile iyi ilişkiler istediklerini söylüyorlar. Taştekin‘in de vurguladığı gibi bu her iki taraf için bir fırsat.
Her ne kadar PKK ile bağları olsa dahi PYD çatısı altında toplanan Suriyeli Kürtler mevcut konjonktürde Suriye üzerinden Türkiye’ye zarar vermiş değil.
Türkiye’nin Suriye için demokrasi söylemi Kürtlerin taleplerini dışladığı takdirde inandırıcı olamaz. Suriyeli Kürtler arasında en güçlü grubun PYD olması bu gerçeği değiştirmez. Az önce ifade ettiğimiz gibi PYD etiketli Kürtlerin Türkiye’ye karşı en azından kamuya mal olmuş herhangi hasmane tavrı olmamıştır. Dolayısıyla Türkiye PYD’nin diyalog önerisini ciddi biçimde değerlendirmelidir. Buna karşın PYD’nin de Erbil anlaşmasına sadık kalması şart. Gücü hoşuna gitmese dahi diğer Kürt gruplarla paylaşabileceğini kanıtlamak zorunda. Bunu yapabildiği nispette PKK’nın bugüne dek Türkiye’deki farklı Kürt gruplarına karşı sergilediği tahammülsüzlüğünden farklı bir model yaratabilir. Bu aslında PKK için de bir fırsat. PYD’nin sivil siyasette yol almasına izin vermelidir. Gölge etmemelidir. PYD’yi Suriye’nin BDP’si yapmamalıdır! Ama PYD üzerinden Türkiye’ye baskı uygulama yolunu seçerse en büyük kötülüğü Suriyeli Kürtlere yapmış olur. “Düz ovada” yaşayan Suriyeli Kürtler buna ne kadar tahammül eder?
Bu yazıyı yazdığımda Gaziantep’teki hain PKK saldırısı henüz gerçekleşmemişti.
Habertürk-Amberin Zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder