28 Ağustos 2012 Salı

Doğan Hızlan-Tren sadece raylardan mı ibarettir


Tren sadece raylardan mı ibarettir

RAY döşeme konusundaki yazıları okurken, trenin çağrışımlarından uzak, sadece demiryollarından söz eden yazılar, bende demir soğukluğu yarattı.
Onlara biraz edebiyatın sıcaklığını vereyim istedim.
Osmanlı’dan bu yana demiryollarının taşıdığı anlam çok derin ve elbette ki tarihi önemi çok eskidir. Son günlerde bir dizideki sözü anımsatalım.
Abdülaziz, trenin gelmesini heyecanla bekliyor, “Memleketime demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin” diyor.
Onuncu Yıl Marşı’nda da başarının simgesi olarak demiryolundan söz edilir.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, yasaklı döneminde Taksim Toplantıları’nda yaptığı konuşmada, ekonomimizin tarihini anlatırken, nereden nereye geldiğimizi şöyle özetlemişti: “İki şair, ondan (demiryollarından) başka bir şey olsaydı, şiirlerinde yazarlardı.”
Kendine özgü ironik bir gönderme. Çok hoşuma gitmişti.
Demiryolu her zaman uygarlığı getirmiştir, eskiden beri şehirle köy arasındaki bağlantıyı kurar.
Eski kuşaktan siyasetçilerin, bilim insanlarının, sanatçıların, edebiyatçıların mutlaka trenin önünde çekilmiş veda kareleri vardır.

Özellikle Avrupa’ya giden cumhuriyet kızlarının garda trenin önündeki fotoğrafları, trenle birlikte çağrıştırdığı Batı’ya açılışın habercisidir.
Eski Türk Dil Kurumu’na seçildiğimde, birçok edebiyatçı arkadaşımla birlikte, yanılmıyorsam Mavi Tren’le Ankara’ya gitmiştim.
İlk üyelikte yanımızda Edip Cansever, Turgut Uyar, Metin Eloğlu gibi ustalar da vardı.
Özellikle belli yaş dilimlerindeki kuşakların yaşamında mutlaka trenin yeri ve anısı vardır.
Tren türkülerini de çok severim, ya bir ayrılışın ya da bir kavuşmanın aracıdır. Daha çok çekilecek hasretlerin hatırlatıcısıdır tren.
HER tren yazımda mutlaka iyi bir tiyatro yazarı olduğuna inandığım Cevat Fehmi Başkut’un Küçük Şehir oyunundan bir sahneyi tekrarlarım: “Bayrakları asın tren geliyor.”
Trenin önemini, getirdiklerini ne güzel özetler.
Haydar Ergülen, Trenler de Ahşaptır kitabını bakın kime ithaf etmişti: “Canım kızım Nar’, trenin en güzel yolcusuna...”
Ve kitap şöyle başlıyor:
“Yine gam yükünün kervanı geldi
 Trenler de ahşaptır turnalardan ötürü”
Bazı yazarların yaşamlarında trenin yeri, bireysel bir trajedi ile örtüşür.
Murathan Mungan’ın eli kelepçeli babasını geçirmesi, Adnan Binyazar’ın babasının onları terk etmesi...
Tanıl Bora’nın derlediği Tren Bir Hayattır’ın girişindeki yazıyı her tren yazısının başına yakıştırırım:
“Tren, sadece bir ulaşım aracı değil. En azından meraklısı için öyle değil. Tren, bir seyyar penceredir, aslında kendisi de bir manzara. Tren bir hayattır. ‘Demiryolcu’diye bir insan türü var: Meslekten demiryolcular ve demiryolu-tren tutkunları. Kendine mahsus bir romantizmi vardır trenin.”
Tren her zaman uygarlığın taşıyıcısı değildir.
Faruk Duman, onun bir kasveti de taşıyabildiğini yazmıştı Tren Bir Hayattır’da:
“...Tren yalnızca yolcuları taşımaz kuşkusuz; irili ufaklı ‘belirtiler’de trenle taşınır. 12 Eylül’ün Kars’a trenle taşındığını görebiliyorduk; vagonlardan askerler iniyor, iner inmez içtima ediyorlardı. Yol kenarında oynayan çocuklara göz kırpanı bir yana, kimisi görevi benimsemiş, etrafa öfkeyle bakıyordu.”
Enis Batur’un hazırladığı Sahici Trenler İçin Oyuncak Kitap da, tren edebiyatının eşsiz örneklerle bezeli kitabıdır.
TRENİN edebiyattaki izdüşümüne de göz gezdirirseniz, sadece raylara ve metrelere takılmaktan kendinizi kurtarabilirsiniz.

Hürriyet-Doğan Hızlan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder