Arkadaşlar Facebook Grubumuza da bekleriz.
Yavuz Bahadıroğlu - 19 Mayıs 1919 da Gerçekten Ne Oldu?
19 Mayıs 1919 da Gerçekten Ne Oldu?
19 MAYIS 1919 tarihi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı ve Millî
Mücadele ışığını yaktığı tarihtir… Peki ama bu ışığı ilk kim yakmıştı?
Sadece Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkanlar mı?Kimler Bandırma’ya “tam
yol” vermişti? Özetle 19 Mayıs’tan önce ve sonra neler olmuştu?Önce
Bandırma Vapuru nasıl demir almış onu görelim…Yazı, Harbiye
Nezareti’nden Sadaret’e yazılmıştı: “İlga edilen Yıldırım Orduları
Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Dokuzuncu Ordu Kıt’alan
Müfettişliğine tayin olunmuş ve tayin keyfiyeti padişah huzuruna arz
edilmek üzere, Sadaret makamına arz kılınmıştır. Adı geçen zatın emri
altında bulunacak olan Üçüncü ve On Beşinci Kolorduların mıntıkalarını
ihtiva eden Sivas, Van,Trabzon, Erzurum vilayetleri ile Samsun Sancağı
mülki memurlarının Mustafa Kemal Paşa tarafından yapılacak tebliğleri
icra etmelerinin emir buyrulmasını istirham ederim” (30 Nisan 1919).
Bandırma Vapuru Harbiye Nezareti’nin bu yazısı ile Mustafa Kemal
Paşa’ya Sivas, Amasya, Tokat,Şebinkarahisar, Van, Hakkâri, Trabzon,
Rize, Gümüşhane, Samsun, Erzurum,Erzincan, Hınıs ve Şarki Beyazıt
sancaklarının bütün askerî ve mülkî idaresi tam salahiyetle verilmişti.
Sadaretin müsbet cevap verdiği bu tezkireden sonra Harbiye nezareti,
Erkan-ı Harbiye-i Umumi’ye yaptığı tamimde “tayinin aynı günZat-ı
Şahanenin (Padişahın) irade-i seniyeleri-ne arz kılındığını ve
İstanbul’da bulunan Paşa’ya tebliğ edildiğini” bildirmişti.Harbiye
Nazırı Müşir Şakir Paşa ile Sadrazam Damat Ferit Paşa, Mustafa Kemal
Paşa’ya vazife ve salahiyetlerini gösteren bir talimat yazısı
vereceklerdi.
Bu talimat yazısında yukarıdaki sancakların
Paşa’nın emrinde olduğu teyit ediliyor;ayrıca Diyarbakır, Mardin,
Ankara, Kayseri, Kastamonu, Malatya gibi vilayetlerin Dokuzuncu Ordu
Müfettişliği’nin her türlü müracaatına cevap vermesi isteniyordu.Buraya
kadar olan gelişmeler göstermiştir ki, Mustafa Kemal Paşa Dokuzuncu Ordu
müfettişliğine tayin edilmiş ve hem Harbiye Nazırı Şakir Paşa hem de
Sadrazam Damat Ferit Paşa’dan salahiyetine dair “talimat tezkiresi”
almıştır. Yani Paşa’nın gideceğinden, hem aralarında geçen konuşmadan,
hem de verdiği “irade”den dolayı Padişahın haberi vardır.
Bu
derece geniş ve mühim bölgeler üzerinde o döneme kadar çok az kişiye
verilen bu salahiyetle, Harbiye Nezaretine sadece bilgi vermek kaydıyla
bütün nezaretlere hitap edebilecekti. Açıkçası Mustafa Kemal Paşa bütün
orta, doğu, kuzey ve güneydoğu Anadolu üzerinde muvafık gördüğü,işleri
yapabilecekti. Padişah’ın bu tayin meselesine irade çıkarması bazı
çevrelere göre “lütuf gibi irdelenmektedir. Bu kadar geniş yetkiye sahip
kumandana bu irade hak ettiği için verilmiştir. Ülkeyi düze çıkaracak
“tek adam”odur. Önemli olan bu tayinle Millî Mücadele’yi başlatmaktır.
Ve başlatmıştır…”Paşa, Paşa! Devleti kurtarabilirsin…”Mustafa Kemal
Paşa’nın Samsun’a hareketinden önceki görüşmelerinde hem silah
arkadaşları hem de Sadrazam ve Padişah Vahdettin vardır.
Paşa
15 Mayıs 1919′da Damat Ferit Paşa’nın, Nişantaşı’ndaki evinde kendisine
verdiği özel akşamyemeğine, yeni Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa ile
birlikte katılmıştı. Sadrazam,Mustafa Kemal’in salahiyetlerini hangi
ölçüde ve nasıl kullanacağını merak ediyordu. Sadrazamın bu konuda
tereddütlerinin olduğu anlaşılıyordu. Mustafa Kemal Paşa, “İngiliz
raporlarına göre Samsun ve havalisinde bazı karışıklıklar varmış.
Yerinde yapacağım tetkikat ile hallederiz” demişti. Sadrazam bu defa
Cevat Paşa’ya dönerek “Siz ne dersiniz?” diyecekti. Cevat Paşa bu
soruyu,tereddüdü ortadan kaldırmak gayesiyle şöyle cevaplayacaktır:
“Efendim, Paşa tabiî o mıntıkadaki kuvvete kumanda edecek, zaten nerede
kuvvet kaldı ki?”Sabah Genelkurmay Başkanlığı’na giden Paşa, Cevat
Çobanlı ve Fevzi Çakmak ile vedalaşmış, oradan Babıali’ye geçerek,
İzmir’in işgali üzerine toplanan kabinenin, Dahiliye ve Hariciye
nazırlarıyla vedalaşmak imkânını bulabilmişti(15 Mayıs 1919).Padişah’a
veda için Yıldız Sarayı’na da giden Mustafa Kemal,bu buluşmayı şöyle
anlatacaktı:”Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Padişah’la âdeta diz
dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında, dirseğini dayamış olduğu bir
masa ve üstünde bir kitap vardı.
Padişah hiç unutmayacağım şu
sözlerle konuşmaya başladı: ‘Paşa, Paşa!Şimdiye kadar devlete çok hizmet
ettin. Bunların hepsi artık bu kitabagirmiştir. Tarihe geçmiştir.’ O
zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım.Dikkatle ve sükûnla
dinliyordum. ‘Bunları unutun.’ dedi. ‘Asıl şimdi yapacağın hizmet
hepsinden mühim olabilir… Paşa, Paşa! Devleti kurtarabilirsin.’ Bu son
sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi
konuşuyor?Kendisine, ‘Merak buyurmayın efendim. Nokta-i Nazar-ı
Şahanenizi anladım. Irade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim ve
bana emir buyurduklarınızı bir an olsun unutmayacağım.’ ” (İstiklal
Savaşı, Ömer Sami Coşar).Mustafa Kemal Paşa “Muvaffak ol” diyen
Padişah’a veda edip derhal Şişli’deki evine dönerek hazırlıklarını
tamamlayacak, Akaretler’e giderek annesi ile vedalaşacaktır. Hareket
saati gelmiştir (16 Mayıs 1919).
Paşa ve refakatindekiler
Galata Rıhtımı’na otomobil ile inmişler ve açıkta demirli bulunan
Bandırma Vapuru’na sandalla geçmişlerdi. Önceden kararlaştırıldığı gibi
rıhtımda herhangi bir uğurlama merasimi yapılmamıştır.Vapur işgal
kuvvetlerinin mutat kontrolü için Kız Kulesi açıklarında demir atmışbir
İngiliz binbaşısı komutasındaki heyet tarafından araştırmaya tabi
tutulmuştur. Bandırma Vapuru’nun hareket halinde olduğu tarihte
İngilizler 100 kadar asker ve harp malzemesini Samsun’a çıkarmıştı (17
Mayıs 1919). Bandırma Vapuru önce Sinop’a gelmiş ve Samsun’a karayolu
ile geçilmesinin imkânı aranmıştı (18 Mayıs).
Ancak güvenlik
sebebiyle tekrar vapura dönülecek ve Bandırma, Samsun’a müteveccihen
demir atacaktı.Mustafa Kemal Paşa’nın Çanakkale günlerinden başlayarak
sürekli yaverliğini yapmış olan Cevat Abbas Gürer, 1937 yılında 19
Mayıs’tan birkaç gün önce Ankara Halkevi’nde bir konferans170vermiş ve
Samsun yolculuğuna hazırlanış günlerinde Şişli’deki evin bazı
ziyaretçilerinden söz etmişti. Bu ziyaretçiler arasında Refet Bele de
vardır.Mustafa Kemal Paşa konuşma arasında ve Anadolu haritası önünde:
“Sen ata binmeye meraklısın. Bir çok da atların var. Ne
düşünürsün?”Refet Paşa,, Ata/nın bu sorusunu şöyle
yanıtlayacaktı:”Hatırıma öyle geliyor ki, Üsküdar’dan atıma bineyim ve
hep ileriye gideyim.”Albay, parmağı ile Doğu Anadolu’yu işaret
etmekteydi.Mustafa Kemal Paşa, “Sözlerinden pek memnun oldum.Eğer atına
binip Anadolu içlerine girmek istiyorsan, ben bir gün senin bu arzunu
yerine getiririm”demişti. Gerçekten de Refet Bey, Samsun yolculuğunda
Mustafa Kemal’in yanında yer alan isimlerden biri olmuştu.Ali Fuad
Cebesoy, meslek ve mücadele yıllarında Atatürk’ün yanından ayrılmamışve o
günlere ait anılarına “Arkadaş Mustafa Kemal” isimli kitabında
toplamıştı.19 Mayıs öncesine ait günleri şöyle anlatıyordu:
“1919 Şubat ayı sonu… Mustafa Kemal Paşa’nın evine son defa olarak
gitmiştim.Akşam yemeğini beraber yiyecek, dertleşecektik. Beni
karşılarken ‘Rauf Bey’i(Orbay) de çağırdım’ dedi. Rauf Bey’den saklı
hiçbir şeyimiz yoktu. Akşam yemeğinden sonra saatlerce konuştuk. Kemal
Paşa, eğer bir vazifeye kendisini tayin ettiremezse, Anadolu’da en
itimat ettiği bir kumandanın yanına gideceğinive ilk defa oradan işe
başlayacağını söylüyordu. ‘Paşam, ben ve kolordumemrinizdedir’ dedim.
Mavi gözlerinin nasıl bir ışıkla parladığını tarif edemem.Yerinden
kalkıp hararetle elimi sıktı ve ‘Beraber çalışacağız Fuad’ dedi.Mustafa
Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a Dokuzuncu Ordu
Müfettişliği’nin18 kişilik kadrosuyla gelmişti. Müfettişlik kadrosunda
şu isimler bulunuyordu:
Üçüncü Kolordu Kumandanı Miralay Refet
Bey, Müfettişlik Kurmay Başkanı MiralayKazım Bey, Birinci Şube Müdürü
Hüsrev Bey, Topçu Kumandanı Binbaşı Kemal Bey,Miralay Doktor İbrahim
Bey, Binbaşı Doktor Refik Bey, Başyaver Yüzbaşı Cevat Bey, Yüzbaşı
Mümtaz Bey, Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Yüzbaşı Ali Şevket Bey, Yüzbaşı
Mustafa Bey, Üsteğmen Hayati Bey,Üsteğmen Abdullah Bey, Üsteğmen Hikmet
Bey, Asteğmen Muzaffer Bey, Şifre Katibi Faik Bey, Şifre Katibi Memduh
Bey.Kâzım Karabekir Mustafa Kemal, daha sonra Samsun’dan Havza’ya geçmiş
ve 18 gün burada kaldıktan sonra Amasya’ya doğru hareket etmişti. Sonra
kongreler toplanacak ve Millî Mücadele tam manasıyla fiiliyata
geçecektir.Mustafa Kemal ile silah arkadaşları arasında fikir birliği
kadar dargınlıklara ve kırgınlıklara kadar uzanan büyük hadiseler
yaşanmıştı. Bu ayrılıkların enönemlisi ise Kâzım Karabekir ile ortaya
çıkmıştı. Karabekir Paşa’nın muhalefeti,yazdığı kitapların toplanıp
yakılması sonucunu doğurmuştu (1933).
Kâzım Karabekir, İstiklal
Mahkemesi’ne sevk edilmiş ve beraat etmişti.İki “silah arkadaşı”nın
yolları Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında ayrılmıştı.Belki daha önce de
fikir ayrılıkları olabilirdi. Ama kamuoyuna taşan açık vesert
tartışmalar daha çok “Anadolu’ya geçmek” meselesinde yoğunlaşmış ve
çatışma Milliyet gazetesin-deki bir yazıyla gün ışığına çıkmıştı.
Gazetenin o dönemde sahibi Siirt Milletvekili Mahmut Bey’di ve Mustafa
Kemal Paşa’nın yanında yer alıyordu.Gazetenin “Ankara’nın Defteri”
isimli sütununda neşredilen ve “Millici” imzası taşıyan yazılar, Kâzım
Karabekir’i harekete geçirecekti. Kimilerine göre,yazılar Mustafa Kemal
adına Falih Rıfkı Atay tarafından yazılıyordu. Bazıları da Millici’nin
Mahzar Bey (Fuat) olduğuna inanıyordu. Umumiyetle Karabekir’i hedef alan
bu yazılardan Mustafa Kemal’in haberinin olmaması mümkün değildi.Kâzım
Karabekir 5 Mayıs 1933′te aynı gazetede neşredilen yazısında Anadolu’ya
geçme tartışmasını da başlatmıştı. Diyordu ki Karabekir: “Ben, daha
Mütareke’nin başlangıcında millî istiklalimizin ancak millî bir kuvvetle
kurtarılabileceğini,bunun da Erzurum’da yapılacak bir teşekkülle mümkün
olabileceğini, bir çok zatlara ve bu meyanda Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri’ne de Şişli’deki evinde bizzat söylemiş ve kendilerini şarka
davet etmiştim. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri henüz İstanbul’da iken ben
şarkta işe başlamış ve Erzurum Kongresiile millî nüveyi hazırlamıştım.
İki buçuk ay sonra Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ile
tekliflerimi sağlamlaştırarak mutabık kalmış ve ben şarkta,kendileri de
garptaki siyaset ve hareketi idare etmeyi, millî planımız olarak tespit
etmiştik.
“Karabekir’e cevap “Millici” imzasıyla
verilmişti:”Muhterem Karabekir Paşa hatırlar ki, Gazi Mustafa Kemal’in
Sivas ve ondan sonrada Ankara’ya gitmeye karar vermesi, kendilerini
fazla telaşa düşürmüş, ciddi endişelerine mucip olmuştu. Karabekir
Paşa’nın o vakitki görüşüne ve düşüncesine nazaran Mustafa Kemal
Paşa’nın şark havalisinden uzaklaşması buradaki teşkilatın zayıflamasına
sebep olabilirdi.”Yazıya bir de Karabekir’in Mustafa Kemal’e çektiği
telgraf belge olarak eklenmişti:”Kuva-yı Milliye’yi temsil eden yüksek
heyetin değil Ankara’ya, hatta Sivas’ın batısına bile geçmemesi
düşüncesindeyim
Kaynak:Kayıtdışı Tarihimiz – Yavuz Bahadıroğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder