8 Eylül 2012 Cumartesi

Yavuz Bahadıroğlu - 19 Mayıs 1919 da Gerçekten Ne Oldu?

19 Mayıs 1919 da Gerçekten Ne Oldu?

19 MAYIS 1919 tarihi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı ve Millî Mücadele ışığını yaktığı tarihtir… Peki ama bu ışığı ilk kim yakmıştı? Sadece Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkanlar mı?Kimler Bandırma’ya “tam yol” vermişti? Özetle 19 Mayıs’tan önce ve sonra neler olmuştu?Önce Bandırma Vapuru nasıl demir almış onu görelim…Yazı, Harbiye Nezareti’nden Sadaret’e yazılmıştı: “İlga edilen Yıldırım Orduları Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Dokuzuncu Ordu Kıt’alan Müfettişliğine tayin olunmuş ve tayin keyfiyeti padişah huzuruna arz edilmek üzere, Sadaret makamına arz kılınmıştır. Adı geçen zatın emri altında bulunacak olan Üçüncü ve On Beşinci Kolorduların mıntıkalarını ihtiva eden Sivas, Van,Trabzon, Erzurum vilayetleri ile Samsun Sancağı mülki memurlarının Mustafa Kemal Paşa tarafından yapılacak tebliğleri icra etmelerinin emir buyrulmasını istirham ederim” (30 Nisan 1919).

Bandırma Vapuru Harbiye Nezareti’nin bu yazısı ile Mustafa Kemal Paşa’ya Sivas, Amasya, Tokat,Şebinkarahisar, Van, Hakkâri, Trabzon, Rize, Gümüşhane, Samsun, Erzurum,Erzincan, Hınıs ve Şarki Beyazıt sancaklarının bütün askerî ve mülkî idaresi tam salahiyetle verilmişti. Sadaretin müsbet cevap verdiği bu tezkireden sonra Harbiye nezareti, Erkan-ı Harbiye-i Umumi’ye yaptığı tamimde “tayinin aynı günZat-ı Şahanenin (Padişahın) irade-i seniyeleri-ne arz kılındığını ve İstanbul’da bulunan Paşa’ya tebliğ edildiğini” bildirmişti.Harbiye Nazırı Müşir Şakir Paşa ile Sadrazam Damat Ferit Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya vazife ve salahiyetlerini gösteren bir talimat yazısı vereceklerdi.

Bu talimat yazısında yukarıdaki sancakların Paşa’nın emrinde olduğu teyit ediliyor;ayrıca Diyarbakır, Mardin, Ankara, Kayseri, Kastamonu, Malatya gibi vilayetlerin Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’nin her türlü müracaatına cevap vermesi isteniyordu.Buraya kadar olan gelişmeler göstermiştir ki, Mustafa Kemal Paşa Dokuzuncu Ordu müfettişliğine tayin edilmiş ve hem Harbiye Nazırı Şakir Paşa hem de Sadrazam Damat Ferit Paşa’dan salahiyetine dair “talimat tezkiresi” almıştır. Yani Paşa’nın gideceğinden, hem aralarında geçen konuşmadan, hem de verdiği “irade”den dolayı Padişahın haberi vardır.

Bu derece geniş ve mühim bölgeler üzerinde o döneme kadar çok az kişiye verilen bu salahiyetle, Harbiye Nezaretine sadece bilgi vermek kaydıyla bütün nezaretlere hitap edebilecekti. Açıkçası Mustafa Kemal Paşa bütün orta, doğu, kuzey ve güneydoğu Anadolu üzerinde muvafık gördüğü,işleri yapabilecekti. Padişah’ın bu tayin meselesine irade çıkarması bazı çevrelere göre “lütuf gibi irdelenmektedir. Bu kadar geniş yetkiye sahip kumandana bu irade hak ettiği için verilmiştir. Ülkeyi düze çıkaracak “tek adam”odur. Önemli olan bu tayinle Millî Mücadele’yi başlatmaktır. Ve başlatmıştır…”Paşa, Paşa! Devleti kurtarabilirsin…”Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a hareketinden önceki görüşmelerinde hem silah arkadaşları hem de Sadrazam ve Padişah Vahdettin vardır.

Paşa 15 Mayıs 1919′da Damat Ferit Paşa’nın, Nişantaşı’ndaki evinde kendisine verdiği özel akşamyemeğine, yeni Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa ile birlikte katılmıştı. Sadrazam,Mustafa Kemal’in salahiyetlerini hangi ölçüde ve nasıl kullanacağını merak ediyordu. Sadrazamın bu konuda tereddütlerinin olduğu anlaşılıyordu. Mustafa Kemal Paşa, “İngiliz raporlarına göre Samsun ve havalisinde bazı karışıklıklar varmış. Yerinde yapacağım tetkikat ile hallederiz” demişti. Sadrazam bu defa Cevat Paşa’ya dönerek “Siz ne dersiniz?” diyecekti. Cevat Paşa bu soruyu,tereddüdü ortadan kaldırmak gayesiyle şöyle cevaplayacaktır: “Efendim, Paşa tabiî o mıntıkadaki kuvvete kumanda edecek, zaten nerede kuvvet kaldı ki?”Sabah Genelkurmay Başkanlığı’na giden Paşa, Cevat Çobanlı ve Fevzi Çakmak ile vedalaşmış, oradan Babıali’ye geçerek, İzmir’in işgali üzerine toplanan kabinenin, Dahiliye ve Hariciye nazırlarıyla vedalaşmak imkânını bulabilmişti(15 Mayıs 1919).Padişah’a veda için Yıldız Sarayı’na da giden Mustafa Kemal,bu buluşmayı şöyle anlatacaktı:”Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Padişah’la âdeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında, dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap vardı.

Padişah hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı: ‘Paşa, Paşa!Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitabagirmiştir. Tarihe geçmiştir.’ O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım.Dikkatle ve sükûnla dinliyordum. ‘Bunları unutun.’ dedi. ‘Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir… Paşa, Paşa! Devleti kurtarabilirsin.’ Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor?Kendisine, ‘Merak buyurmayın efendim. Nokta-i Nazar-ı Şahanenizi anladım. Irade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an olsun unutmayacağım.’ ” (İstiklal Savaşı, Ömer Sami Coşar).Mustafa Kemal Paşa “Muvaffak ol” diyen Padişah’a veda edip derhal Şişli’deki evine dönerek hazırlıklarını tamamlayacak, Akaretler’e giderek annesi ile vedalaşacaktır. Hareket saati gelmiştir (16 Mayıs 1919).


Paşa ve refakatindekiler Galata Rıhtımı’na otomobil ile inmişler ve açıkta demirli bulunan Bandırma Vapuru’na sandalla geçmişlerdi. Önceden kararlaştırıldığı gibi rıhtımda herhangi bir uğurlama merasimi yapılmamıştır.Vapur işgal kuvvetlerinin mutat kontrolü için Kız Kulesi açıklarında demir atmışbir İngiliz binbaşısı komutasındaki heyet tarafından araştırmaya tabi tutulmuştur. Bandırma Vapuru’nun hareket halinde olduğu tarihte İngilizler 100 kadar asker ve harp malzemesini Samsun’a çıkarmıştı (17 Mayıs 1919). Bandırma Vapuru önce Sinop’a gelmiş ve Samsun’a karayolu ile geçilmesinin imkânı aranmıştı (18 Mayıs).

Ancak güvenlik sebebiyle tekrar vapura dönülecek ve Bandırma, Samsun’a müteveccihen demir atacaktı.Mustafa Kemal Paşa’nın Çanakkale günlerinden başlayarak sürekli yaverliğini yapmış olan Cevat Abbas Gürer, 1937 yılında 19 Mayıs’tan birkaç gün önce Ankara Halkevi’nde bir konferans170vermiş ve Samsun yolculuğuna hazırlanış günlerinde Şişli’deki evin bazı ziyaretçilerinden söz etmişti. Bu ziyaretçiler arasında Refet Bele de vardır.Mustafa Kemal Paşa konuşma arasında ve Anadolu haritası önünde: “Sen ata binmeye meraklısın. Bir çok da atların var. Ne düşünürsün?”Refet Paşa,, Ata/nın bu sorusunu şöyle yanıtlayacaktı:”Hatırıma öyle geliyor ki, Üsküdar’dan atıma bineyim ve hep ileriye gideyim.”Albay, parmağı ile Doğu Anadolu’yu işaret etmekteydi.Mustafa Kemal Paşa, “Sözlerinden pek memnun oldum.Eğer atına binip Anadolu içlerine girmek istiyorsan, ben bir gün senin bu arzunu yerine getiririm”demişti. Gerçekten de Refet Bey, Samsun yolculuğunda Mustafa Kemal’in yanında yer alan isimlerden biri olmuştu.Ali Fuad Cebesoy, meslek ve mücadele yıllarında Atatürk’ün yanından ayrılmamışve o günlere ait anılarına “Arkadaş Mustafa Kemal” isimli kitabında toplamıştı.19 Mayıs öncesine ait günleri şöyle anlatıyordu:

“1919 Şubat ayı sonu… Mustafa Kemal Paşa’nın evine son defa olarak gitmiştim.Akşam yemeğini beraber yiyecek, dertleşecektik. Beni karşılarken ‘Rauf Bey’i(Orbay) de çağırdım’ dedi. Rauf Bey’den saklı hiçbir şeyimiz yoktu. Akşam yemeğinden sonra saatlerce konuştuk. Kemal Paşa, eğer bir vazifeye kendisini tayin ettiremezse, Anadolu’da en itimat ettiği bir kumandanın yanına gideceğinive ilk defa oradan işe başlayacağını söylüyordu. ‘Paşam, ben ve kolordumemrinizdedir’ dedim. Mavi gözlerinin nasıl bir ışıkla parladığını tarif edemem.Yerinden kalkıp hararetle elimi sıktı ve ‘Beraber çalışacağız Fuad’ dedi.Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’nin18 kişilik kadrosuyla gelmişti. Müfettişlik kadrosunda şu isimler bulunuyordu:

Üçüncü Kolordu Kumandanı Miralay Refet Bey, Müfettişlik Kurmay Başkanı MiralayKazım Bey, Birinci Şube Müdürü Hüsrev Bey, Topçu Kumandanı Binbaşı Kemal Bey,Miralay Doktor İbrahim Bey, Binbaşı Doktor Refik Bey, Başyaver Yüzbaşı Cevat Bey, Yüzbaşı Mümtaz Bey, Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Yüzbaşı Ali Şevket Bey, Yüzbaşı Mustafa Bey, Üsteğmen Hayati Bey,Üsteğmen Abdullah Bey, Üsteğmen Hikmet Bey, Asteğmen Muzaffer Bey, Şifre Katibi Faik Bey, Şifre Katibi Memduh Bey.Kâzım Karabekir Mustafa Kemal, daha sonra Samsun’dan Havza’ya geçmiş ve 18 gün burada kaldıktan sonra Amasya’ya doğru hareket etmişti. Sonra kongreler toplanacak ve Millî Mücadele tam manasıyla fiiliyata geçecektir.Mustafa Kemal ile silah arkadaşları arasında fikir birliği kadar dargınlıklara ve kırgınlıklara kadar uzanan büyük hadiseler yaşanmıştı. Bu ayrılıkların enönemlisi ise Kâzım Karabekir ile ortaya çıkmıştı. Karabekir Paşa’nın muhalefeti,yazdığı kitapların toplanıp yakılması sonucunu doğurmuştu (1933).

Kâzım Karabekir, İstiklal Mahkemesi’ne sevk edilmiş ve beraat etmişti.İki “silah arkadaşı”nın yolları Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında ayrılmıştı.Belki daha önce de fikir ayrılıkları olabilirdi. Ama kamuoyuna taşan açık vesert tartışmalar daha çok “Anadolu’ya geçmek” meselesinde yoğunlaşmış ve çatışma Milliyet gazetesin-deki bir yazıyla gün ışığına çıkmıştı. Gazetenin o dönemde sahibi Siirt Milletvekili Mahmut Bey’di ve Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer alıyordu.Gazetenin “Ankara’nın Defteri” isimli sütununda neşredilen ve “Millici” imzası taşıyan yazılar, Kâzım Karabekir’i harekete geçirecekti. Kimilerine göre,yazılar Mustafa Kemal adına Falih Rıfkı Atay tarafından yazılıyordu. Bazıları da Millici’nin Mahzar Bey (Fuat) olduğuna inanıyordu. Umumiyetle Karabekir’i hedef alan bu yazılardan Mustafa Kemal’in haberinin olmaması mümkün değildi.Kâzım Karabekir 5 Mayıs 1933′te aynı gazetede neşredilen yazısında Anadolu’ya geçme tartışmasını da başlatmıştı. Diyordu ki Karabekir: “Ben, daha Mütareke’nin başlangıcında millî istiklalimizin ancak millî bir kuvvetle kurtarılabileceğini,bunun da Erzurum’da yapılacak bir teşekkülle mümkün olabileceğini, bir çok zatlara ve bu meyanda Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne de Şişli’deki evinde bizzat söylemiş ve kendilerini şarka davet etmiştim. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri henüz İstanbul’da iken ben şarkta işe başlamış ve Erzurum Kongresiile millî nüveyi hazırlamıştım. İki buçuk ay sonra Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ile tekliflerimi sağlamlaştırarak mutabık kalmış ve ben şarkta,kendileri de garptaki siyaset ve hareketi idare etmeyi, millî planımız olarak tespit etmiştik.

“Karabekir’e cevap “Millici” imzasıyla verilmişti:”Muhterem Karabekir Paşa hatırlar ki, Gazi Mustafa Kemal’in Sivas ve ondan sonrada Ankara’ya gitmeye karar vermesi, kendilerini fazla telaşa düşürmüş, ciddi endişelerine mucip olmuştu. Karabekir Paşa’nın o vakitki görüşüne ve düşüncesine nazaran Mustafa Kemal Paşa’nın şark havalisinden uzaklaşması buradaki teşkilatın zayıflamasına sebep olabilirdi.”Yazıya bir de Karabekir’in Mustafa Kemal’e çektiği telgraf belge olarak eklenmişti:”Kuva-yı Milliye’yi temsil eden yüksek heyetin değil Ankara’ya, hatta Sivas’ın batısına bile geçmemesi düşüncesindeyim

Kaynak:Kayıtdışı Tarihimiz – Yavuz Bahadıroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder